31 Mayıs 2012 Perşembe

10 üzeri(-35)m ile 10 üzeri(26)m arasında mucizevi bir yolculuk bu.

Merhabalar Canım Kardeşim.
Uzun bir yazı olacak baştan belirteyim kafan rahatken oku, lütfen.
Ne benden sıkıl 
ne de özendiğim derlememle seni sıkayım isterim çünkü ben.
Karışık, çokça noktaların birleştiği
bazen birleşemediği derlememizle uğraşırken çok keyif aldım ben, 
 sende al isterim.
Hadi Yol'a çıkalım.
Ama önce yakıtımızı alalım.
Parçanın yazıyla anlam ilişkisi bulunmaktadır.

 

 http://www.sing365.com/music/lyric.nsf/Salva-Mea-lyrics-Faithless/39AB3040BED3595A48256A8B001F6ACD
 Yazıda yer alan bütün bilgiler bence belirli noktalarda birleşmektedir.
Ama şu şununla, bu bununla bağlantılı demeyeceğim her seferinde ki benim bağladığımdan daha farklı noktalara da bağlayacağınızı biliyorum.
Teşekkür ediyorum ve başlıyorum.

 Sokrates, "Kendini tanı, o zaman başkalarını ve evreni de tanıyacaksın" demiş.
Bizde bu Yolda ilerleyelim bakalım neler çıkacak önümüze.

1.7 metre insan boyutundan başlayıp bu evrenin neresinde olduğumuzu dair 
bakış açımızı genişletecek bir link veriyorum. 
Lütfen tıklayınız ve düşününüz.
İmleci sola ve sağa hareket ettirerek yolculuğunuza başlayın.

Bu linkte gerçekleştirdiğimiz yolculuktan verilerimizi alıyoruz şimdi.
10-35 m-1026  m arasında mucizevi bir yolculuk bu.
 10 üzeri(-35)m: kuantum köpüğü-daha küçük bir varlığın fiziksel anlamı yoktur.
 10 üzeri(26)m:Kainatın hesaplanan büyüklüğü
 1 planck length = 1.616199 × 10-35 meters 
 93 milyar ışık yılı Evrenin Çapı
1 IY (km) = Işık hızı (km/s) x bir yıl (saniye)
  • 1 IY = 9,460,730,472,580.800 "km"
Görselliği sevenler içinse bu da şahane bir videomuz.
Videoda el sallayan benim görürseniz haber edin. :D

Gökyüzünü incelediğimizde, inci tanecikleri gibi parlayan, varlığımızın hammaddeleri yıldızların bizler gibi doğup büyüyerek,olgun hale geldikten sonra  yavaş yavaş yaşamlarının sona erdiklerini görmekteyiz.
Ama bir farkla; bizler sessizce bu dünyayı terk ederken,yıldızların ölümü etrafındaki diğer yapılar için bir tehdit halini alır.
Yıldızlara benzetilen Ünlüler için de öyle olmaz mı? Bakınız: Zeki Müren, Kemal  Sunal, Adile Naşit

 

Biri mikrometre boyutlarında, diğeri ise milyarlarca ışıkyılı boyutlarında.
Biri, bir farenin beynindeki nöronları gösteriyor, diğeri evrenin temsili resmi.

Soldaki resim, Brandeis Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olam Mark Miller tarafından, beyinde nöronların nasıl bağlandıklarını incelemek amacıyla çekilmiş bir resim.

Sağdaki ise, uluslararası bir astrofizik grubu tarafından bir bilgisayar benzeştirmesi ile oluşturulmuş olan ve evrenin nasıl büyüyüp evrimleştiğini gösteren, büyük gökada kümelerini ve karanlık maddeyi de içeren bir evren görünümü.

Benzerlik ne denli şaşırtıcı değil mi?

Ey insan, sen de âlemler gizlidir…” Hz. Ali.

Bizim 1.5 kg lık beynimiz içerisinde trilyonlarca hücre taşıyor. 
Mikro içre makro bu iş.
Makro içre mikro bu yahu.

O zaman bir soruya yönelelim hep beraber:
 Siz Mi Evrenin İçindesiniz Yoksa Evren Mi Sizin İçinizde?

 Tüm hayatimizi beynimizin içinde yaşariz.
 Insan kendi bedeninin de ancak kopyasini görebiliyor. 
Zihninde oluşan yansımasını.
Yani her insan hayati boyunca, disarida ne oldugunu, kendi bedeni de dahil nesnelerin nasil oldugunu asla bilemeden, kafatasinin içindeki magarasinda yasiyor.
Insanin beynindeki görme merkezi yalnizca birkaç santimetrekare büyüklügünde. 
Bütün görüntü, mesafe, derinlik, yükseklik, metrelerce alanlar yalnizca bu birkaç santimetrekare büyüklügündeki görme merkezinde olusuyor.

âlem-i sagîr(küçük âlem,mikrokozmoz) ve âlem-i kebîr(büyük âlem,Makrokozmoz)) 
arasında ne büyük düzen var a Kardeşim benim.




(Hemen bir müzik yenilemesi ve zihin toparlaması arası)
Herkes dünyayı değiştirmek ister ; ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez!  Tolstoy
if you wanna make the world a better place
take a look at yourself, and then make a change

 Mikrokozmos
ANLAMLAR:

   1. (felsefe) İnsanı tüm evrenin bir yansıması olarak kabul eden felsefe terimi
   2. (biyoloji) Küçük canlıların dünyası
Kökeni : (Fransızca) microcosmos -Fransızca'ya Yunanca küçük evren anlamına gelen kelimelerden geçmiştir.
Küçük bir evren olarak kabul edilen canlı organizmadaki tüm ögelerin oluşturduğu bütün.

Güzel bir yazı dileyen okur fakat uzun belirteyim de kızmayın. 
Okunmasa da konu anlam bütünlüğünde bir sarkma olmaz.
Makrokozmoz (kâinat/evren)    Mikrokozmoz (insan/küçük evren) bunu kafada tutalım yeter.

Gezegenlerden, yıldızlardan, galaksilerden vb..den oluşan kainat sistemine makro kosmos denilir.
Bu kozmik yapıya çok benzeyen sistemler atom içi parçalarda da mevcuttur.
Örneğin; elektronların çekirdek etrafında dönme hareketi; gezegenlerin güneş etrafında dönmesi hareketine benzetilebilinir.
Ayrıca Atom içinde proton, elektron ve nötrondan başka sayısı 50yi geçkin parçacık bulunmaktadır. Herbirinin kendine ait görev ve rolleri vardır.
Mesela, fotonlar; ışık enerjisidir ve atomdan yayılarak kendine has renkte ışıma sağlar.
Bu ışımalar evrende, her galaksinin her nebülozun kendine has rengine benzetilenbilinir.
Bir başka örnek; Gluonlar atomdaki parçacıkların bir arada bulunmalarını sağlarlar, dağılmayı önlerler. Evrendeki sistemleri de bir arada bulunduran ve dağılmayı önleyen örümcek ağına benzer bir yapının varlığından söz edilmektedir.
Tüm bu parçacıkların hepsini birer göktaşı, gezegen kabul edersek; hepsi bir etkileşim içerisinde bir arada bulunduklarında atom, yani (makroya benzetirsek) sistem oluşur. Milyarlarca atomun yani sistemin etkileşmesi ile de nesneler ve eşyalar, yani; gök adalar, galaksiler oluşur.

 Uzun ama iyi bir belgesel

 “Arştan, tahte’s – sera’ya kadar âlemde ne var ise, karşılığı insanda vardır” Hacı Bektaş Veli

En küçük oluşumun içinde en büyük oluşumların olması derken aklıma geleni söyleyip hemen konumuza döneceğim.  
Bütünün içindeki bütünsel parçaların 
küçükten nasıl bütünü oluşturabildiğini anlamamız açısından önemsiyorum bunu.
Fraktal: kucuk ve buyuk olceklerde kendini tekrarlayan geometrik sekil.

 

İlk görüntü pek uzak gelmedi size de değil mi? 
Da Vinci Amcadan Pentegramdan falan (unutmadan ben ne birleştirirem birleştireyim arka sında yatan dinamiklerle hiç mi hiç alakam olmaz sadece öğretilerine, bilginin,insanlığın aklına merakım) 
Vitruvian Man diyelim bir bakalım.





















Wǔ Xíng Çin öğretilerinin 5 elementi 
















Bu konuya girerken hiç farketmemiştim ama daha önceleri sıkça merak ettiğim konuların birleşimine Yolculuk etmişim, doğaçlama.

Stephen W. Hawking Dayının "büyük birleşim kuramı"ndan çokça ilgilendiğim Sicim Teorisine kadar genişçe bir konu bu ama şimdi girmeyelim. 

Bir tadına bakalım. Yeter.

Konudan uzaklaştık diyebilirsiniz ama şöyle birleştireyim Sicim dediklerimiz en üstte belirttiğimiz, tek boyutta uzanan 10üzeri -35 metre uzunluğundaki nesnelerdir.
Sadece uzunlukları vardır. Sicimler, arka plandaki bir uzay- zamanda hareket ederler.

Stephen W. Hawking Dayı bu konuda ne demiş bir bakalım .

“Günün birinde eksiksiz bir birleşik kuram bulursak, bu, yalnızca birkaç bilimci tarafından değil, genelinde herkes tarafından anlaşılabilir olmalı. İşte o zaman biz hepimiz, feylesoflar, bilimciler ve sokaktaki adam, “biz ve evren niçin varız?” sorusunu
tartışabileceğiz. Hele bunu yanıtlayabilirsek, insan aklının en yüce zaferi olacak, çünkü o zaman Tanrı’nın aklından neler geçtiğini bileceğiz”.



Dayımızın son kitabını tanıtayım. Ceviz Kabuğundaki Evren | Stephen Hawking

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ceviz_Kabu%C4%9Fundaki_Evren_%28kitap%29 

Daha önce de demiştim.  

şiir çözer hep dahaönce, 

daha daha 

önce önce meseleleri.

http://ustaogluemredemir.blogspot.com/2012/03/sadece-esermehmet-gureli-kimse-bilmez.html



6:30 da Büyük Usta Genco Erkal eşsiz ifadesiyle devam eder:

Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
                       hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
                       yani bu koskocaman dünyamız. 
Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 
Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
"Yaşadım" diyebilmen için... 
Nazım HİKMET
Şiirin tamamı için: http://siir.gen.tr/siir/n/nazim_hikmet/yasamaya_dair.htm 

 

MIKROKOZMOZ

Gözüme altın bir damla gibi akan yıldızın ışığı 
ilk önce boşlukta deldiği zaman karanlığı 
Toprakta göğe bakan 
Bir tek göz bile yoktu 
Yıldızlar ihtiyardılar 
Toprak çocuktu... 

Yıldızlar bizden uzaktır 
ama ne kadar uzak, ne kadar uzak 
Yildızların arasında toprağımız ufaktır 
ama ne kadar ufak, ne kadar ufak.. 

Ve Asya ki toprakta beşte birdir 
Ve Asya'da bir memlekettir Hindistan 
Kalküta Hindistan'da bir şehirdir 
Benerci Kalküta'da bir insan.. 

Ve ben, 
haber veriyorum ki size 
Hindistan'in Kalküta şehrinde 
bir insanın yolu üstünde durdular 
Yürüyen bir insani zincire vurdular... 
 
 Ve ben, 
tenezzül edip 
başımı ışıklı boşluklara kaldırmıyorum 
Yıldızlar uzakmış 
Toprak ufakmış 
Umurumda değil 
Aldırmıyorum... 

Bilmiş olun ki benim için 
daha hayret verici, daha kudretli 
daha esrarlı ve kocamandır 
Yolu üstünde durulan 
Zincire vurulan 
İnsan.   

NAZIM HİKMET RAN

  Eyvallah.




29 Mayıs 2012 Salı

25 asır, 66 yıl, 20 milyon çocuk, Noooluyoehou leaaeoun.

Merhaba.
Bir kaç "akıl tutulması" haber sıralayacağım.
Ardından bir kaç bilgi.
Devamında da çözümleme cümleleri ve kısa bir videoyla bitireceğim düzenlememi.
Bazı kişilere açıklamalar yapmanın;
zekalarına hakaret olduklarını düşündüğümden konular üzerinde yorumlar yapmayacağım.  
Sekilecek taşlar hesabı, yine konuyu benliklerinize bırakacağım.

Sokrates 25 asır sonra beraat etti.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20633544.asp 
Yunanistan'da, Atina'da kurulan temsili bir mahkeme, MÖ 399 yılında "tanrılara saygısızlık ve gençleri baştan çıkarmakla" suçlanarak ölüm cezasına mahkum edilen Yunan filozofu Sokrates'in masum olduğuna karar verdi. 
Yaşamı boyunca, kimsenin bile bile kötü olmadığını, her kötülüğün bilgi sanılan bir bilgisizlikten ileri geldiğini savunan Sokrates, "doğruyu bilen doğru davranır" diyor, doğru bilginin doğru eylemi gerçekleştireceğine inanıyordu.
 66 yıl önce ölen ünlü fizikçi de iddianamede

http://www.ntvmsnbc.com/id/24958414/ 

 İddianamenin 1114’üncü sayfasında, yazar Ümit Oğuztan’ın ev ve işyerinde yapılan aramalarda el konulan evrak ve dökümanlar sıralanırken, İtalyan fizikçinin adı da iddianamede ‘Nikola Tesla isimli şahıs’ olarak geçiyor.

Tamam HAARP la ilgili benimde bilgilerim ve görüşlerim var kardeşim.

Hatta bu haberden daha önce.

Ama şimdi konumuz bu değil canım benim, ya da malum dava da değil. 

Benim üzerinde durduğum konu başka, gel yürüyelim.

Bu konular etrafında, çağımız dünyasının gerçek meseleleri üzerine bir kaç veri sunuyorum.

" Gelişmiş ülkelerde bir günde çöpe giden yemeklerle Afrika kıtası 18 gün doyabilir.
 Dünya'da her yıl ortalama 20 milyon çocuk fakirlik nedeniyle tedavi edilememesi sonucu hayatını kaybediyor.
 Dünya üzerindeki canlıların yalnızca %1'i karada yaşar. Geriye kalan %99'u okyanuslarda yaşamaktadır."

Nedir bu zahiri haller, 
olaylar, 
gündelik meseleler
anlamadım gitti.
Çaktırma anladım, anladım da uzun konuşuruz onu.



 Hadi gel bir Usta'ya kulak verelim.
 "Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.''

[Ömer Hayyam]

 Çocuklar günde ortalama 350 - 400 kere gülerken, yetişkinlerde bu rakam 10 ila 15 arasında değişir.

 Noooluyoehou leaaeoun.
Hadi eyvallah.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Karagöz


Huzurun kaybedilipte bulunamadığı derin Orta Doğu coğrafyalarında kaybolmuş köhne gençliğimiz.
Ve biz hep umulanı çabalarken, 
gençliğimizi azad etmişiz manolya beyazlıklarında.
Manolyalar pembemidir
beyaz mı yoksa
Yok sarımı dersiniz
hem bizene bundan 
ipe sapa gelmez botanikçiler eşelesinler ailelerini güzelliklerin fiziki çözümlemeleriyle,
umrumdu çok.
Missisipi hangi kıtadadır?
Trenler yaşarlar mı orada?
Hüzün kaç kuşak taşınır yüreklerde, yurdum kadar mı?
bilmem
bilemem
bilemediğimiz kütüphaneler sokağıdır ömrüm,
bildiğini zannedenler muhtar
bense melamet hırkalı kukla tiyatrosu bilet gişesi sorumlusu Karagöz
Ateş edemem her hüsnü kuruntuya
belimde beylik tabancam
tabancam küskün ömründe işe yaramamaktan
Biliriz ki;
silahların kaderidir öldürmek
hangi silah başarmış ki yaşatmayı
Aşktan başka.

Kızılçullu

25 Mayıs 2012 Cuma

Aşk üzerine, Nâzım, İstiridye ve Turgut Uyar

 Aşk üzerine karalamak isterken;
bende bu koca deryayı anlatamadan
anlatılamama yarığını daha da büyütmeyeyim istedim.
Bu yüzden sadece konumuz hakkında derin hisler beslediğim eserleri paylaşıp, 
sekilicek taşları huzurlarınıza sunup,
uzaklaşıcam buralardan.
  * * * Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
                    içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
                    ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
                        senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
                                     yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
                    biri sen
                    biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
                                bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
                  belki diyor.
 
                                                                18 Şubat 1945
                                                                Piraye Nâzım Hikmet
İstiridyeler kendilerini atıklardan korumak için sedef tozu üretirler ve bunun kumla karışması sonucu zamanla inci tanelerini oluştururlar.
"İç"imde oluşacak Taneme.

Göğe Bakma Durağı / Turgut Uyar

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.


Huzurla.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kırmızı Karınca


Öğününü sırtlamaya, kaldırmaya çalıştıkça başarısız olan bir karınca açlığındayım
Hırsım değişken
Yorgun oldukça acıkıyorum
Ve İştahlı oldukça küskün günüm.

Bir mucize bekler dururum bir çoban çeşmesi bilgeliğince,
Koyun yalağı yosunu bahçemde ömrüm.

Karıncayım ben kendi aklımca
aklımın kararınca
Bir kısrağın boynundayım bugün, kendi bacaklarımla gidebildiğimin milyon katını gideceğim.
Daha hızlı,
daha hızlı, kütle olmadığınca
hüznüm olmadığınca
küskün olmadığımca hızlı olayım istiyor canım izafiyet tesadüflüğünde

Sahibine servetler kazandırmış bir rüzgara sevdalı kısrak  çaresizliğini hayatlaştırıyorum
Ben
ben karınca
dişlerim bir atı devirir
attan bir cüce düşer
cüce kapitalizmi üretir
ben adaleti sağlarım
yalanlara ağlarım

evet ben
ben karınca
Hiç bir martının yalnızlığı tercih edemediği kadar küskün boynum
evet boynum
benim de var
olamaz mı
gelir ısırırım seni

evet ben
ben kırmızı karınca
nasılda inandılar koca Gaziyi öldürdüğümüze
sen sen karınca.
Ama ne demiştim benimde aklım var kararınca.
Şerefe boynumuz kıldan ince,
şerefsizliğe de çözümlerim tilki kurnazlığınca

Oysaki bütün kainat bilirdi O'nunla kardeşiz biz
nasıl kandınız.
Yaratılış ziyanı karınca insanlık
bir güzelliği kızıllığın yıkabildiğine
hem siz aşkıda ölümleştirirsiniz
kızılllık
bir güzellik bilemezsiniz
Bilme de böylesi olsun halim ve tavşan kanı kırmızı sıcaklığındadır gülüşlerin.
Uyuma.
Gül de mehtap gözlerini aralasın.

04:10
20.02.2012
Kızılçullu

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Öyle bir ölsem Öyle bir ölsem çocuklar Size hiç ölüm kalmasa.

Konu o kadar ağır ki, üzerine yorum yapmayacağım.


Yedi yaşında bir kızım, 
büyümez ölü çocuklar. 

 
 
1995 yılı temmuz ayında katledilen 10.000 kişi içinden 
4 yaşında küçük bir çocuk ölmeden hemen önce annesine 
“çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne ?” 
diye sorar...
 Öyle bir ağlasam
    Öyle bir ağlasam çocuklar
    Size hiç gözyaşı kalmasa.

    Öyle bir aç kalsam
    Öyle bir aç kalsam çocuklar
    Size hiç açlık kalmasa.

    Öyle bir ölsem
    Öyle bir ölsem çocuklar
    Size hiç ölüm kalmasa.
 Aziz Nesin


Benim sizden kendim için 
hiçbir şey istediğim yok. 
Şeker bile yiyemez ki 
kâat gibi yanan çocuk.
 Nazım Hikmet Ran

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Kardeşlik Hukuku, Kardeşlik Ahlakı Hakkında

Günler, haftalar geçerken kapılıp gidiyorum bazen.
Ama unutmuyorum bu zaman dilimi geçerken anımızdan geçen, algımca önemli konuları.
Az da olsa , ülkemiz ve gündem arasındaki ilişkide algıları açık ve değerlendirme yapan kişiler geçtiğimiz haftalar içerisinde konuşulmuş biraz sonra kıyısından , köşesinden karalayacağım konuyu anımsayacaklardır.
Pek tabiki yine tam bir çözümleme yapmayacağım. 
Türlü yerlere gidip gelip sizin şahane algınıza bırakacağım derdimi.

Kardeşlik Hukuku, Kardeşlik Ahlakı:
Kardeşlik, bir ahlak ve hukuktur.
Ülkemizdeki hukuk yapısı kardeşliğin değerlerini içeren şekilde midir?
Tümden insanlık temelli mi yoksa belirli zümreleri mi haklı bulur?
Dinden yana olanın değil, 
İnsan olanın Kardeş olmasını bir türlü kavrayamayanlar bulunuyor.
Kaybettiğimiz gibi gözüken fakat bu ölüm coğrafyaları içerisinde merhamete dönüşmüş yüce değerlerimiz, 
hala kale gibi durmaktadırlardır.
En büyüğünden en küçüğüne günden güne uğraştığımız meselelerimize, 
irtibatta bulunuğumuz kişilerin hallerine bir baksak, kardeşliği mi yoksa nefslerine yenilgilerini mi tercih ettiklerini çözümlemek gereklidir. 
Ahlak yerine başarıyı , 
paylaşmak yerine öne çıkmayı seçen 
türlü insancıklarla çokça yorulur Kentliler. 
Doğa en yüce dengedir oysaki, anlayamazlar. 
Kentlerinde kalırlar, kalsınlar.

Diğergâmlık; kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasını kendi nefsine tercih etme duygusudur.
Anlayamazlar. 

Canım, hiç bir şey karalamak istemiyor. 
Bitireceğim 3 Usta'ya danışarak. 

Kardeşim

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin,
Gül düşünür gülüstan olursun,
Diken düşünür dikenlik olursun,
Mevlana Celaleddin Rumi


BENİ HOR GÖRME KARDEŞİM

Beni hor görme kardeşim
Sen altındın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım

Ne varise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da be aç mıyım

Kimi molla kimi derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı çiçek dermiş
Sen balsın da ben cec miyim

Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür ölmeden
Böyle emretmiş yaradan
Sen kalemsin ben uç muyum

Tabiata Veysel aşık
Topraktan olduk kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım AŞIK VEYSEL


DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama 
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Nazım Hikmet Ran 1947

 Akıllı ol, 
Canım Kardeşim.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

29 Nisan Dereköy Doğa Yürüyüşü Hakkında

Merhabalar, canım kardeşim.
Hemen konuya geçeyim, çünkü boşa kelimelerle ne canım sıkılsın ne de can sıkayım isterim.
Türlü meseleleler üzerinde yoğunluğum ve kasvetim sebebiyle içeriği oya gibi işlenememiş, 
pek fazla özenilememiş bir yazı olabilir.
Aldırma sen bana.
 Fon müziğimiz olsun, anımsatır ve huzur verir.

Güzel bir Pazar günü Doğa severlerle yürüdük.
Yol aldık beraber,
oyunlar oynadık,
güldük,
huzurlandık,
 ıslandık ve kuruduk. 
Benim farkettiklerim bunlardı.
Farklı görüşleri olanlar, özelden pek tabiki eleştirilerini tüm samimiyetleriyle şahsıma yöneltirler,
memnun oluruz.

Bizler, Karbonmonoksit insanları.
Çokça yalan meseleler, yarım huzurlarla geçirdiğimiz ömürlerimiz boyunca bir durulup
Ruhlarımızı, kendimizi dinlemeye pek vakit ayıramıyoruz.
Ben de durum net böyle, fakat görüyorum ki çoğunluk da böyle.
Üzülüyorum.
Çözüm üretmeye çalışıyorum, 
hem kendime
hem herkese yani Biz'e.
 Biz, çözüm üretmeye çalışıyoruz.
Hatalarımız olduysa da affola.
Dediğim gibi pek şık bir yazı olamayacaktı, olamadı da ama gitmeden 2 kelam etmek isterim.

Şu an her ne yapıyorsanız yapın, 10 saniye duralım ve düşünelim.

Şu anda
Tam da şimdi.
O dere akıyor hala,
O Erguvan yalnız ve mutlu orman kardeşliğinde.
 Erguvan güzelliğinde bir ömrünüz olsun dilerim.



Bir başka Doğa Yürüyüşümüz Yazısı için:
http://ustaogluemredemir.blogspot.com/2012/02/26.html 
Saygılarımla

Eyüp kardeşim ve yürek sızısı

Uzun zamandır blogumda yazmıyorum. Ne düzenlemesine, ne imlasına ne de tasarımlarına dikkat ettiğim bir yazı olacak bu. Beni çok etkileyen ...