5 Eylül 2012 Çarşamba

Pişmanlık ve Yalnızlık

 Pişmanlık, insanlık üstü bir korku.
Sanki insan icadı değil de doğuştan ruhumuza işlenmiş bir algoritma parametresi.
İlk pişmanlık Adem’in midir, Havva’nın mı yoksa?
Yoksa Kabil mi keçidir günahlarımıza?
Ama ben keçi peynirini severim en fazla.
Öyle hellim falan değil bildiğin ağzımı gere gere, pastel yapay güzelliklerin yüzüne bakabaka söyleyeceğim gibi "evet ben keçi peynirini çok severim!". 
Küçükken de hep keçi sütü içmişim Bebelac stili değiliz hani, biline.

Acaba yaratan da yaratığının bu kadar fazla deccale yenilmesinden pişman mıdır ki?
Acaba şeytan bu kadar uğraşına rağmen insanlar üzerinde etkinliğine pişman mıdır?
Pişman olmasak güzel insan olarak kalabilir miyiz?
Ya da insanların hiç ama hiç pişman olmadığı bir dünya nasıl bir dünya olur?

Amaaaaenn ( Burhan altıntop stili ) adı: cehennem mi la onun.

Bu yüzden pişmanlığı hissedebilmek, şükredilecek tamamen insani bir duygudur.
Ne zaman ki hissetmiyoruz pişmanlığımızı, o zaman gerçekten yanlış yoldayız ve de bulunduğumuz yolu bile sorgulamıyoruz demektir.
Sorgulamayan insan pişmanlıkta duymaz mı ne, aha gerçekten de öyle.

Hem Akeraton üstadım da bu konuya çağlar öncesinden erişemese de bizimle aynı sofrada rakı içememekten, senin yüreğinin özü sevgiyle demlediğin Türk kahveni içememekten pişman mıdır ha?
Bence şüphe götürmez bir olgudur bu, kesinlikle pişmandır.
Hem geleceğine şüphe götüren mi pişman kalır ?
Geçmişe dair pişmanlıktan ziyade, geleceğe dair pişmanlık olgusunun yaratılmasının daha insani ve erdemli bir olgu olduğuna inanırım.
Gelecekte gerçekleştirilemeyecek her hedef potansiyel bir pişmanlık sebebidir.
Buna meslekte Önleyici Bakım diyorlar yahu. Desinler onlar.

Eğer kişinin geçmiş pişmanlığı kendi değerlerinden büyükse geriye yaşanacak bir şey kalmamış olgusuna kapılınabilinir ve kendini bir yapay mutsuzluk içinde bulabilir.
Çünkü gerçek acı çok serttir, kanar.

Fakat yapay acı, sen kaşıdıkça küçük küçük acır.
Şanına yakışır bir acı bile değildir yapaylık.

Hem de insanın kaderinde yazılı gelecek acıları varken.
Hem insan en sevdiğini mezara koyarken ne hisseder?
Ya da ebeveynine saygıda kusur edeni hangi hukuku üstün değerlendirici affeder?
Neden anaya, babaya, kardeşe, insana saygısızlığın cezası olmaz ki mülkün temelinde?
Gurur kırmanın, pişman bırakmanın adaletini kim keser?
Yaşama sebebimi bir Yüce Yaratanın var olduğuna ve onun üstün hukuk anlayışına inanan ben,
huzurumu bozamaz halde bırakıp pişmanlıklarımı
Adaçayı içiyorum üzerine,nefes açıyor hem.

Bir de insani haller vardır tabi.
İnsanın insana duyduğu ve de putlaştırdığı aşklar misali,
Tanrının ondan daha fazla sevdiği için elinden aldığı hani.
Yapay aşk.
Bu düşüncelerin ortasından bir DemirAli dede nasihati:
Zahiri bir dünyada olduğumuz unutulmamalı.

Ha unutmadan:
“Suya düştüğünüz için değil, sudan çıkmadığınız içinboğulursunuz.” EDWİN LOUİS COLE


Arayış

En kısa ceza
Ömür-boyu olandır..
Kimse bilmediğinden.

Kim bilir;
Belki bir yalan'dır..
Kendiliğinden.

Bir korku'dur belki,
Saklanandır..
Çirkinliğinden.

Bir soru olsa gerek;
Sorulmadığındandır..
Birden.

ÖzdemirAsaf
 
Yalnızlık
I
Yalniz kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.

II
Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Ve dönüp-dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.
Özdemir ASAF



Oysa günün birinde yalnızlık yoracak seni, günün birinde gururun iki büklüm olacak ve cesaretin kırılacak.
'Yalnızım' diye haykıracaksın günün birinde. 
Kendi ululuğun bile bir hayalet gibi korkutacak seni. 
Her şey sahte !
Diye bağıracaksın günün birinde..
Yalnız kişiyi öldürmeye çalışan duygular vardır; öldürmeyi başaramazlarsa eğer, onların ölmesi gerekir.
Peki, gücün yetiyor mu buna? Katil olmaya?
Friedrich Nietzsche


Gücün yetiyor mu?

Kızılçullu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eyüp kardeşim ve yürek sızısı

Uzun zamandır blogumda yazmıyorum. Ne düzenlemesine, ne imlasına ne de tasarımlarına dikkat ettiğim bir yazı olacak bu. Beni çok etkileyen ...