26 Mart 2012 Pazartesi

DESTİNA Hakkında

Başlayalım bakalım.
Destina hakkında.


Bir çiçek baksam ya da bir hayvan,
Kısmettir bir at alsam.
Ne bileyim belkide çocuğumun ismi olur.
Hayalimin aşk ismi: DESTİNA
3 saattir çevirip dinlediğim zamanlar çokçadır.
Üzerine fazla yorum yapmayacağım. 
Daha öncesinde üzerinde küçük bir araştırmam oldu. 
Onu paylaşayım istiyorum.

DESTİNA

Dün gece sen uyurken
İsmini fısıldadım
Ve hayvanların korkunç
Öykülerini anlattım

Dün gece sen uyurken
Çiçeklere su verdim
Ve insanların korkunç
Öykülerini anlattım onlara

Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana

DESTİNA

Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte bu yüzden sırf bu yüzden
Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
Seni bu denli yıktıkları için DESTİNA

Yaşamımın gizini vereceğim sana

şair: lale müldür

1) 1. Alaeddin keykubatın alanya(kolonoros) fethinden sonra kir fardın bağışlanmak amaçlı kendine eş olarak yolladığı hunat hatun(hunad mahperi hatun)un ilk adı prenses Destinadır. Zeki, çalışkan, dindar, kültürlü, cömert ve hayırsever bir kişi olarak kendisine bilge, büyük manasına gelen huand (hunat); eğitime ve öğretime yaptığı katkılardan dolayı da, ay parçası, etrafına nur ve güzellik saçan manasında mahperi ismi verilmiştir.
kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Hunat_Hatun

2) nar çiçeği.

3) farsça kökenli kadın ismi. dest farsça el demek olduğundan destina ele takılan ziynet eşyası, bilezik anlamına gelir.

4) su perisi.

5) "kader" anlamına gelen İtalyanca kelimedir. 
Bunlar da diğer güzel icralar:


Gözlerini kapatarak dinleyen her insan, biraz düşünür.
Diye düşünürüm hep.
Bugünlük böylesi oldu.
Hadi eyvallah.

22 Mart 2012 Perşembe

Cemre, Çipura, BeyazYaren Hakkında.

Merhaba,
 Bahar geldi, hepimize.
Cemre düştü toprağımıza.
Bu durumla ilgili ülkemde yaşanan türlü kargaşaların değerlendirmelerine pek tabiki girmeyeceğim.
İki cümleyle sekilecek taşları dizmek istiyorum.
Teşekkürlerini ruhumda biriktiriyorum.
( 2 eserde çok önemlidir, kesinlikle mutlu olursunuz. )
نوروزتان پیروز!!
 !Newroz piroz be

Kendimize dikkat etmemiz gereken zamanlardayız.
Bol su içmeye dikkat edelim. 
( Çünkü kıştan çıktık biraz da olsa unuttuk o güzelim alışkanlığımızı )
Sabahları enerji verecek tatlımızdan kendimizi mahrum etmeyelim.
Mantık çerçevesinde beslenelim işte herneyse.
Gelgelelim bu mevsimin beni en çok ilgilendiren konusuna.
Şimdi,
tam da
Çipura zamanı.
Ayarlayalım bu ara bir ses edin. 
Mevsimin Cemresi düşsün damağımıza Beyaz Yareni ile beraber.
Soframızın Beyaz masaörtüsü  şu 5 cümleden oluşsun istiyorum.

"Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar." 
Goethe

Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. 
Ama eğer uyumuyor da uyku talidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarfetseniz, nafiledir. 
Mahatma Gandhi

Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir. 
Ernesto Che Guevara

  Herkesin fikir birliğine vardığı bir akşam kayıp bir akşamdır. 
Albert Einstein

Vre Dmitri;
Sizin Kosti güneş batarken Kordon'da rakı içmediyse, 
Sormadın mı be çocuk, 
'Ne halt etmeye almış İzmiri?'
İki yakanın kardeşliğine kaldıralım BeyazYareni.


Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
Nazım Hikmet
(Rubailer Birinci Bölüm 5 )


BeyazYaren'e.

Kızılçullu

21 Mart 2012 Çarşamba

Olmuyor be kardeşim. Bazen bakıyorsun, düpedüz olmuyor. Uçsuz bucaksız olamıyor.


Merhaba, bugün sadece ve sadece günlük ruh halimi azda olsa ifşa eden bir girişimde bulunacağım.
Biraz az, belkide çok. 
Aman neyse ne yahu bizbizeyiz işte.


Herzaman kendime sorduğum sorudur: 
'İnsanlar ne ara yaşamaya böyle kolay alıştılar?
Ben ne zaman kaçırdım o şahane algı trenini? 
Neden öğrenemedim de yadırgıyorum yaşamayı. 
Pürüzsüz, sade, dengeli.'
Ah Tanrım ah, o ne şahane bahtiyarlıktır da erişemiyorum.
Bazen nefesim ciğerlerimde türbülans oluşturuyor, dönüyor dönüyor da 
bir dönemiyorum dünya eğikliğinde.

Kendi kendime mırıldanıveriyorum öyle anlarda dengesizlik kantarımın fon şarkısını.

 

 Olmuyor be kardeşim.
Bazen bakıyorsun, düpedüz olmuyor.
Uçsuz bucaksız olamıyor.
'Oldu gibi' düşünmeyi avunmak istemiyorsun.
Çatır çatır yoruluyor.
Büklüm büklüm uyuyor.
İnsan neslim yalnızlığınca yüzleşiyorum olmazlığımla.
Olmuyor.


'Aldırma' diyorum kendime.
Açıyorum eğlenceliğimi.
Aldanıyorum.

 Eyvallah.

19 Mart 2012 Pazartesi

Aşktın sen kokundan bildim seni Bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu.

İnsan bazen yorulur.
Göğe bakma duraklarında, düşünür.

Hadi biraz duralım.
 Düşünmesekte olur bu aralar.


Uçurumda Açan

Aşktın sen kokundan bildim seni
Bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu
...
...
...
Ne demiş uçurumda açan çiçek
Yurdumsun ey uçurum.

Cemal Süreya


 İyi kararlar bir kaçınılmazlığa mahkûmdur ; daima çok geç alınırlar...
Oscar Wilde

Büyük insanlar, dünyayı düşüncelerin yönettiğini görenlerdir.
Emerson

Mutluluğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır.
Byron

Düşünceye, karara, ve mutluluğa.
Pek tabiki
'kokusuna'.
Öperim O'nu kokusundan.
Huzur rahiyasından.


17 Mart 2012 Cumartesi

Dost'a Dair

Halil Cibran gecesi eyledim kendime, sizde ödüllendirin bu gece kendinizi.
Üzerinde yorum yapmadığım ilk yazı olacak. Üstat büyük.

Dostum..
göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni benim kayıtsızlığımdan seni koruyan özenle örülmüş bir elbise.benim içimdeki ‘ben’ dostum sessizlik içinde oturur sonsuzluğa dek kalacak orada doyulmaz erişilmez....

ne söylediklerime inanmanı ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.
denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.

senin için gündüz olduğu zaman dostum benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin’arkadaşım yoldaşım’ ben de sana seslenirim ‘yoldaşım arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak cehennemimle başbaşa kalayım.

sen gerçeği güzeli doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum sen iyi ihtiyatlı akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
dostum sen benim dostum değilsin ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil gene de birlikte yürüyoruz elele.

Dostum...
güneşe bak toprağa bak suya bak buluta bak; fakat arkana bakma....
kimin geldiği önemli değil kimin gelmediği de...
unutma yolcu değişir yol değişir ama menzil değişmez.
yolcuya bakıp yolunu tanıma.
yola bak yolcuyu tanı yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.

vahim olan yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz hedefsiz amaçsız şaşkın hercai ve seyyal.....
"en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar.
onlar karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma....

ayağına batan dikenler aradığın gülün habercisidir.
dikenine katlanmaktan söz edenler aşıkmış gibi davrananlardır.

gerçek aşık olanlarsa dikenini de sever.
dostum yollar yürümek içindir.

fakat şu gerçeği de hiç unutma:

yürümekle varılmaz lakin varanlar yürüyenlerdir.
yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri
yola oturup gelen-geçenin ayağına çelme takanları
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip 50.metrede yola yatanları
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce yolculuk üzerine zor atanları
yürümeyi bırakıp yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp ömür boyu tafra satanları
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin...göreceksin dostum...
aldırma yürü.
göğsüne yüreğinden başka muska takma.
vahiy haritan
nebi kılavuzun
akıl pusulan
iman sermayen
amel azığın
sevgi yakıtın
ahlâk karakterin
edep aksesuarın
merhamet sıfatın
şeref ve izzet adın olsun.

doğru yol:

insanların çoğunun gittiği yol değildir düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin.
unutma tevbe özeleştiridir.
her molada yolda olup olmadığını yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen pişman olmaman için elzemdir.
yön tayini sık sık gerekli olabilir.
"haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir.'' unutma. 
Halil Cibran

15 Mart 2012 Perşembe

Hislerin evrenselliği ve kelimesizlik hakkında


Kelimeler yokturlar demiştim, biraz üzerinde ilerleyelim.
Konuşmayı pek tercih etmediğim günler içerisindeyim canım benim.
Bu sebeple eserler üzerindeki anlama bırakacağım kendimi.
Ne de olsa kelimesizliği kelime gereçleriyle anlatmaya çalışmak büyük gaflet olurdu.
Sen de bunu anlardın.
Takmazdın beni, bilirim.
Hadi, Yola çıkalım.






Hep çocukların yaşam tarzlarına bakınca, 'büyüklerden' daha fazla bir şey bildiklerini düşünürüm.
Tamam Tabula Rasa'ya da inanıyorum ama kendimi eleştiriyorum işte sana, bana karşı be karşı.
 Samimiyetimi cahilliğim sanma olur mu?

Bizler büyüdükçe yalanlara, sınırlara doğruymuş gibi inanıyoruz.
Örnekleyelim hadi.
Desem ki Sana, 'Kitlelere hitap edeceğim.'.
Hadi oradan canım sende, gevşek dersin.
Yeğenime desem, ?
Cevabını sende, bende bilemeyiz.

Hadi sınırlarımızla yaşamaya devam edelim.

Kelime ve hayal sınırlarımız arasında.


14 Mart 2012 Çarşamba

I'm a creep

Merhabalar, Canım benim.
Bugün benim için çok önemli ve ince bir bakış açısı yakalamaya çalışacağım.
Belki sizin umrunuzda dahi olamayacak.
Fakat biliyoruz ki en başından beri,
ben hiç bir zaman bir çözümleme anlatma niyetinde değil,
sizleri düşündürttürebilmek için sıçranacak taşlar dizmek cüretindeyim.
Sadece okadar.
Çıkalım Yol'a hadi.
(Bütün yazı parça ile ilişiktir.)
Her nerede olursam olayım, bir aptal yanaşıverir bulunduğum çevreye.
Hep bir, kendini bilmez ucuz çakal.
Kendi yazık kazanımlarında gezinen basit bir varlık.
'Olur öyle' dedirtir adama.
Konuşursun,
konuşmasan aptallığından ölecek o derece hani.
Küçük çakallıklarla avuntu kazanımları bir metelik sanıp geçerakçesiz ömürlerini anlayamadan yaşar bunlar.
Ve Bu 'Medeniyetlilerin' Coğrafyasında bizler;
Banka işlerimizi zarzor halleder,
internetimizi yavaş kullanır,
en keyifli ortamlarımızda bir dengesizlik yaşar,
not düşkünü insanlar karşısında kaybetmeyi kazanç sayar,
Sivas'ta 93 lerde yanar,
Taze eğitim sistemlerimizde harcanır,
daha çok harcanır,
 avunur, avunur,
avunuruz.
Hep o küçüklüğümüzden beri sosyal ortam içerimizde gezinen,
bir tarafı eksik ama içerisinde hayata karşı cüreti yeteneğinden fazla olan insanların cemiyeti sorunudur bu.
Bir zamanlar Canı sıkılmasın diye mahalle maçında yedekten defansa aldığın adam ileride senin özgürlüğünü alır.
Hapse atar seni.
Kitabını yakar.
Beraber ip atlamayı istemediğin ezik kız, gelir çocuklarını nefrete gebe eder.
Fazla uzun yazarım bu hususta ama Canını sıkmak istemem canını yediğim.
Kısa keseceğim.
Ve tüm bunların çerçevesinde;
Tüm bu büyük 'Varlıkların' karşısında kendime bir yer edindim ben.
 I'm a creep.
But I'm a creep, I'm a weirdo.

What the hell am I doing here?


I don't belong here.







KİBAR HIRSIZIN TÜRKÜSÜ
Anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
Taksinize mülkünüze dairenize...
Heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
Gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
Vesairenize...
Şiir fenerimle de baktım, son çığlık!
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben boşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık
 
Can YÜCEL


 Bence;
 'Hiçlik'-'Yokluk'=Melamet Hırkası 'dır.

Nasreddin hocaya sormuşlar: "Kimsin?"
"Hiç" demiş Hoca, "hiç kimseyim"
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş: "Sen kimsin?"
"Mutasarrıf" demiş adam kabara kabara.
"Sonra ne olacaksın?" diye sormuş Nasreddin Hoca.
"Herhalde vali olurum" diye cevaplamış adam...
"Daha sonra?.." diye üstelemiş Hoca.
"Vezir" demiş adam.
"Daha daha sonra ne olacaksın?"
"Bir ihtimal sadrazam olabilirim."
"Peki ondan sonra?"
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: "Hiç."
"Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "hiçlik makamında"

Öylesi işte.
Yok olduğumu zannedebilirsiniz,
her bir Hiç in nihai karşılaştığı haldir bu.
Bazıları bu duruma 'Makus talih' der ama ben demem.
Boşverelim mi tüm bunları.
Hadi.
Yine şarkımıza dönelim olur mu?

She's running out the door
she's running,she run, run, run, run, run.

Whatever makes you happy,

Whatever you want.




 Yüreğin genişliğince hiç ol.
Yüreğim genişliğince hiç.
Hiçim gereğince yüreğiz biz
Bizim emelince hiç.

Hadi eyvallah.
Öptüm iki yanaktan.

Kızılçullu

Ambition makes you look pretty ugly

Dikkatli!
'Manik' olduğunuz anda dilemenizi öneririm.




"basically it is just about chaos, chaos, utter fucking chaos."Thom Yorke şarkı hakkında yorumu diyorum.
3:04-3:27 uçalım diyorum.
5:38 ve sonsuzluk diyorum bir de.
(I may be paranoid, but no android) arkadan efsane diyorum.
Parçanın beni etkileyen kısımları:

Please could you stop the noise i'm trying to get some rest?

Ambition makes you look pretty ugly
Kicking and squealing gucci little piggy

Rain down, rain down
Come on rain down on me
From a great height
From a great height... height..

  Bu da klasik hali şık olmuş diyorum.



13 Mart 2012 Salı

Hayyam

Sadece eser(mehmet güreli-kimse bilmez) üzerine hisettiğim bazı tarihsel imge çağrışımları düzenlemesi sadece o kadar.




Şarap yapmak değil,
olmak gerek
nüshası yıldız bulutlu bir yağmurormanı kuytusunda.
Gençlik bir cidal, ölmek misali yaşlanana kadar
zahiri güzellikli yeldeğirmenleri ömrünce.

Yalnızlık bir seyr-ü sefa bozulası ehemmmiyetle,
huzurlu çimen yeşilliğince.
Yalnızlıkla yaş alıcak belki de ömür kim bilebilir ki bende beni
Fakat ben bile bilemesemde bende beni
Yaş almış çağım bilecek ki
şiir çözer hep dahaönce,
daha daha
önce önce meseleleri.
Miguel de Cervantes acınası bir kişiymiş, anlayacağım.
Diyememiş.
Dönüyor,
dönüyor dünya.
Bak rüzgar
bak
baksana
yel
değirmen.

Mamafih bilki Galileo kardeşim sen Hayyam'ı değiremen,
Canın hiç sıkılmasın ama yüreğinde çıngısını, tozanını öğütemen.

Kızılçullu
10.12.2011 
02.50-03.33

8 Mart 2012 Perşembe

'8 Mart Dünya Kadınlar Günü' Dikey Sonsuzluğu Hakkında


Biraz uzun bir yazı olacak Canlarım benim. 
Bir Cuma Yazısı.
Bu haftamızın önemli olayı pek tabiki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Konumuz okadar derin ki kim ne yazsa eksik kalır.
Bu yüzdendir ki eksik kalmış tarih boyu.
Ben bugün burada Kadınlar Günü deyince aklımda kalan noktaları birleştirmeye çalışacağım.
Cüretimi mazur görün.
Fakat yine yeniden sonuçsal bir bitirme yapmayacağım.
Sekilecek bilgileri vereceğim, hep aynı sistem.
Olur değil mi? 
8 Mart'a 'Dikey sonsuzluk' diyorum ben.
8'in yan yatmasına benzettiğim sonsuzluk işaretine dayanarak.
Neredeyse tamamı bilgi odaklı ilk yazı olacak.
Ama böyle bir konuda da böyle bir çalışma gerekirdi kannatindeyim.

 Hemen konularımıza geçelim canım benim.
M.Ö.4. yüzyıldan günümüze kadar ulaşabilen,
dünyanın hiçbir müzesinde bu kadar güzel saklanabilmiş böylesi
lahidlerden yoktur, konumuz sadece bunlardan biri.
Bu benzersiz iki Lahıt'in birinden bahsedeceğim yazımız arasında. 
İkisi de İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunuyorlar.
Biri İskender Lahtı.
Diğeri: ( Konumuza anlam katar düşüncesinde olduğum.)
''Ağlayan Kadınlar Lahti''
(Sarcophagus of Mourning Women, 4th. cent. B.C., İSTANBUL / Arckeology Museum'')


 Ben okumam, sıkılırım Video daha iyidir diyenler için:

 Enis Batur Ağlayan Kadınlar Lahiti üzerine yazdığı şiirden bir kısım:

xvıııı

bir gun gelecek herkes olecek, ben de,
gordugum duydugum butun insanlar da
gidecek buradan: baskalari yasasa bile
budur iste benim kiyametim: mermere
dusen yuzum agladikca silinecek- hem
hepsiyim cunku kadinlarin, hem hicbiri.
 istanbul 1993
(Şiirin tamamı bende var, dileyene ulaştırabilirim.)


Sert bir geçiş olabilir ama başka bir bilgiye geçiyoruz buradan.

Tarihte kadınlar tarafından gerçekleştirilen “ilk protesto”nun,
1828 tarihinde İzmir’de yaşandığı ortaya çıktı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’ndeki belgelere göre,
ekmek fiyatlarının zamlanmasına büyük tepki gösteren kadınlar,
3 gün boyunca sokakları işgal etti. 
Bu protesto sonunda zam geri alındı.

Link de vereyim iyi olur.

Bu link de Canı çok okumak isteyenler için;

Şimdi de zaman, kafalarımızı huzurlandırma vaktidir. 
Konuya başka bir açıdan bakarak.
Videomuzun etkili yorumunu izleyelim, devam ederiz.


Ne desem az kalır tarihin içindeki Kadın'ın erdemine.
Yorumlama konusunda, kelime çıkmazında kalmanın garipliğini yaşıyorum.
Hem ne zaman böyle bir kelime eksikliğinde kalmadım ki kadınlar karşısında.
Çok nadir.
Kalayım da.
Şimdi bu 'eksikliğime' yandaş arama gayretiyle üstatlardan bir şeyler paylaşalım bakalım.


- Kızıldereli Atasözü
 Doğum yapan her şey dişidir. 
Kadınların ezelden beri bildiği kainatin dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman,
dünya daha iyi bir dünya olmak üzere degişmeye başlamış olacaktır.

Elbet değil nasîbi mezellet kadınlığın
Elbet değil melekliğin ümmîdi zulm ü şer
Elbet sefîl olursa kadın, alçalır beşer;
Lâkin bugün hep onlara â’id yığın yığın
Endîşeler, kederler, eziyyetler, iğneler!
Tevfik Fikret

 VE KADINLAR
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,,
bizim kadınlarımız..

Nazım HİKMET

Kadın

Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
Hayat arkadaşımdır.

 Nazım Hikmet Ran




ÖLÜM
 
Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum. 
 
Cemal Süreya 


Her erkek hayat içerisinde türlü suretlere bürünen ölümü, 
hep bir kadın gövdesinde huzura çevirebilmiştir.
Bu ancak ve ancak böyledir.
Ömrümüzün ağlayan, özgürlük savaşını veren, emekçi değerli kadınlarımıza ithafımdır.
Saygılarımla.
 
Kızılçullu 


6 Mart 2012 Salı

Birbirini dinlemeden konuşan ama ne kadar güzel anlatılarda bulunuklarını birbirilerine anlatamayan herkese itafimdır.

Birbirini dinlemeden konuşan ama ne kadar güzel anlatılarda bulunuklarını birbirilerine anlatamayan herkese itafimdır.
Bir masa etrafında oturduklarını düşünelim.
Arkadaşlarımızın.


Bob Marley: Eğer bu hayatta illa kıymet bilmek gerekiyorsa, 
                    Sadece kendi kıymetini bil.
                    Boşver be !
                    Nasılsa her rüya güneşle sona eriyor.          

William Shakespeare:  Kendimi her zaman mutlu hissederim. 
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır.
Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.

Sadece kendiniz için yaşayın ve;
— Konuşmadan önce dinleyin,
— Yazmadan önce düşünün,
— Harcamadan önce kazanın,
— Dua etmeden önce bağışlayın,
— İncitmeden önce hissedin,
— Nefret etmeden önce sevin,
— Vazgeçmeden önce çabalayın,
— Ölmeden önce yaşayın.

Hayat budur.
Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.


Paul Auster:    Sizi tatlı kılacak kadar mutluluğunuz olsun,
 güçlü kılacak kadar acınız ve sizi kullanmalarına fırsat vermeyecek kadar umudunuz.

Goethe: 'Biz birbirimizin hiçbir şeyi olmayacaktık ama herşeyi olduk'.

Bir yerlerde sohbet ediyorlardır şimdi yanlarında bizim Süreya.

2 Mart 2012 Cuma

24.02 - 02.03

Merhabalar,
Blog hakkında bir kararımı şu anda, burada sizlere bildirmek isterim.

Haftada bir, bir hafta içinde gelişen benim için önem arzeden konuyu zihninize, ruhunuza, benliğinize sunacağım.
Bu paylaşımın günü de Cuma günleri olacak.

Bütün yazı caanım eserle ilişiktir.
Dinlerseniz keyifli olur.



Bu haftamızın önemsediğim konusu
'13 ayda 26 ülke,100 sehir gezen Türkler'.
Neden bunun 'haber' olabildiğini düşünürsek eğer; 
cümlenin en sonundaki milliyet belirten ismin altını çizmemiz gerekiyor.
Sosyal yaşantımızın etkileneni insan yapımıza göre, 
zor bir durum bu başarılmış olan. 
Bizler; yıllık tatillerimizin planlarını dahi 
tatil gelmeden en erken 1 ay önce yapabilen insanlarız.
(Daha erken yapabilen varsa eğer şu an yapmış olması lazım, 
yaptıysa da bi seslensin inceden, iyi olur.)
Bunun sebebi türlü türlü etmenler tabiki. 
Fakat onlara girmeyeceğim. 
Sadece sıyrılınması gereken konular olduğunu söyleyip, 
herkesi kendi hayat çözümlemelerine bırakmak istiyorum. 
Pek tabiki kişisel halimi de o kadar ifşa etmemek için attığım bir adım olabilir bu kardeşim. 
Öyle anladıysan. 
Sorduysan bana. 
Helal sana. 
Tam benim aradığım insanlardansın. 
Beni eleştirebilen.
Bana kuşkuyla bakan. 
Beni tartan. 
Sonra anlayan. 
Çünkü ben insanları böyle severek alıyorum hayatıma. 
Böyle olmayanları da hayatıma aldığım olmuyor mu? 
Pek tabiki de var.
Ya çok değerlidir onlar.
Ya da tam tersi.

Mevzuya geçelim yeter artık. Ben sıkıldım yazarken. 
Okurken ki kasvetini düşünüyorum şu an. 
Sağolasın yahu. 
Değecek değecek aldığım zamana vallabilla. 

Bu arkadaşlarımızın ikisi de mühendismiş. 
Basmışlar kararı kaçıyoruz kardeşim demişler.
Öncesinden hazırlıklarını da yapmışlar pek tabiki.
Ama o cüreti de gösterebilmişler hani.
Biz hangi 'saçma sapan' gibi görünmeyen 'çok önemli' işlerimizi bırakıp tam 1 yıllığına tatile çıkabiliriz?
'Neleri kaçırmış oluruz?' riskiyle nasıl da vazgeçeriz bu kendine yolculuktan.
Dünyaya yolculuktan.
Korkuyoruz.
Harbiden de çatır çatır korkuyoruz.
Hayatımızı kuramamaktan.
Geleceğimizdeki güvencemizi sağlayamamaktan.
'Kendimizin hakettiği geleceği yaşamak uğruna bugüne sarılmaktan' korkuyoruz.
Yani ben böyleyim.
Sen değilsen.
5 ay sonra neredesin canım kardeşim?


Para falan fasaryası da okumayın bana.
Parasız ne kadar güzel işler yapılabildiğini de çözümleyemediysen zaten, çarpı köşesine tıkla canım benim.
Konuşmayacağım konular var benim.

Forget about the Price Tag

Mevzudan fazla bahsetmeme gerek yok bence.
Dileyenler şu linkten adamların bloglarına ulaşabilirler.

BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..     Can Yücel


 Sizin başka türlü isteğiniz nedir?


Hadi,
Öptüm.
İki yanaktan.

Eyüp kardeşim ve yürek sızısı

Uzun zamandır blogumda yazmıyorum. Ne düzenlemesine, ne imlasına ne de tasarımlarına dikkat ettiğim bir yazı olacak bu. Beni çok etkileyen ...