12 Ağustos 2012 Pazar

Can Baba ve "nihil humanum mihi alienum est"

 Can Baba'nın kendi sesiyle çıkalım Yol'a.

 Bundan ya 2 ya 3 sene öncesi (yılları karıştırıyorum da bazen).
Datça'da Can Baba'nın mezarına gidip, şarap içtim.

 

 Mezarına gitmeden şarap alıyorsunuz.
Yanına geliyorsunuz Usta'nın.
Açıyorsunuz şişenizi.
Şu anda tam karşınızda gözüken Ana karnındaki Fetüs-Cenin'i andıran heykelin üzerinden döküyorsunuz şarabınızı.
Salınıyor, yol alıyor şarap.
Süzülüyor göbek kordonundan mezarın üzerine geliyor.
Bir Baba içiyor ardından Siz.

 

Doğum ya da ölüm tarihiyle ilgili hiç bir ibare yok.
Üstteki fotografta yazı görünmüyor ama önde yazan şu:
 "Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi."

 

   SEVGİ DUVARI

       sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
      kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
       dilimizde akşamdan kalma bir küfür
        salonlar piyasalar sanat sevicileri
       derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni

  yakanda bir amonyak çiçeği
      yalnızlığım benim sidikli kontesim
     ne kadar rezil olursak o kadar iyi

       kumkapı meyhanelerine dadandık
      önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
      aramızda görevliler ekipler hızır paşalar

          sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
         öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
        çöpçülerin elleriyle okşardın beni
        yalnızlığım benim süpürge saçlım

        ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

            baktım gökte bir kırmızı bir uçak

           bol çelik bol yıldız bol insan
           bir gece sevgi duvarını aştık
          düştüğüm yer öyle açık seçik ki

           başucumda bir sen varsın bir de evren
          saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
         yalnızlığım benim çoğul türkülerim

          ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

                                            
Can YÜCEL
                 
 SONNET LXVI
Tired with all these, for restful death I cry,
As, to behold desert a beggar born,
And needy nothing trimm'd in jollity,
And purest faith unhappily forsworn,
And guilded honour shamefully misplaced,
And maiden virtue rudely strumpeted,
And right perfection wrongfully disgraced,
And strength by limping sway disabled,
And art made tongue-tied by authority,
And folly doctor-like controlling skill,
And simple truth miscall'd simplicity,
And captive good attending captain ill:
Tired with all these, from these would I be gone,
Save that, to die, I leave my love alone.
 
66. SONE
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, 
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. 
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, 
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, 
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, 
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, 
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, 
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, 
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, 
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, 
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, 
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e  
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, 
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. 
 William SHAKESPEARE

Çeviri : Can YÜCEL

 Buna Çeviri değil Türkçe söyleyen denir ki kitabının kapağında da Can Yücel, "Türkçe söyleyen" denmiştir.

Metamosmoris

İlkin ELİFBA’ydı
Sonra ALFABE oldu
Derken ABeCe
Şimdi de A.B.D.

EPİGRAM   
Marx’ın da pek sevdiği bir Latin sözünü anımsıyorum  
Nihil humanum mihi alienum est  
Bu sözün altına ben de imzamı basıyorum  
İnsana ilişkin ne varsa kabulüm  
Şu hümanistler hariç  
  
                          Can YÜCEL

nihil humanum mihi alienum est = insana ilşkin ne varsa kabulum

 

Buna da kabul müsün be Baba?  

 

 


Seke Seke

Çatal yuregimle turkulu yollara
dustum ki o kadar olur...
seke seke ben geldim
sike sike gidiyorum...

Can Yücel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eyüp kardeşim ve yürek sızısı

Uzun zamandır blogumda yazmıyorum. Ne düzenlemesine, ne imlasına ne de tasarımlarına dikkat ettiğim bir yazı olacak bu. Beni çok etkileyen ...