Sabah vakitleri.
Hiç bilmediğim bir coğrafyada yürüyorum.
Karşımda hiç tanımadığım türlü türlü,
saçma sapan engeller çıkıyor,
mücadele ediyorum.
Çözüm üretmeye çalışıyorum.
Inception tarzı 'bilinçler arası yolculuk' gibi mesafeler kat ediyorum.
Yüksek binalar,
Ofisler,
Hesaplar,
Şantiyeler,
Kütüphaneler,
bilmediğim dünyanın egzotik yemeklerinin sunulduğu,
türlü türlü yerlerde yaşadığım küçük yalnızlığımı
hemen aşıyorum.
Dostlarımı görüyorum hiç ummadığım mekanlarda.
Oturup satranç oynuyoruz.
Beyaz taşlar benim.
Gözüm hep vezirde.
Vezirim
ışık beyazı,
kar beyazı.
'Şah Onsuz olmaz, vezirsiz olmaz.' diye düşünüyorum.
Neden bunca zaman veziri önemsemeden oyunlar kazandığıma üzülmediğime, şaşırıyorum.
Tanımadığım insanlarla Rakı masasına oturuyorum,
daha bir hissizleşiyorum.
Zihnimde şiirler kayboluyorlar.
Caanım şiirler.
Rakamlar gibi yarışıp uzaklaşıyorlar zihnimden.
Kaçmalarını engelleyemiyorum.
Kendi kendime şiirler okuyup,
şirket mali denge hesapları yapıyor,
makinaları yönetiyor,
riskler alıyorum,
Yoruluyorum.
Dışarıdan görünüşü çok güzel fakat içine girdiğimde kasvetini hissettiğim bir gökdelene giriyorum.
Oldukça şık bir kişi karşılıyor, misafir ediyor beni.
Fakat sevemiyorum kişiyi
Var bir ayarsızlık,
yamukluk,
'çirkin insanlık' diyorum kendi kendime.
Sevemiyorum iblisi.
Gezinirken şirkette kat kat...
Terastan bu coğrafyaya,
iklime bakmak istediğimi söylüyorum mendebura,
'Pekala' diyor.
Bir esrarengizlik seziyorum burada ki sorma gitsin.
'Ben bu meseleyi çözmeden yaşamam.' diyorum.
'Ne bu gizlenen hal' sorusu tırmalıyor beynimi.
Terasa çıkarken son katta bir kapı aralığından Sen'i görüyorum.
Yüzünde bir mutsuzluk.
Hüznünden tanıyorum Sen'i.
Masum bakışından.
Söyleyemediğin bir şey var.
Anlıyorum bunu.
Tanıyorum Sen'i.
Bir anda gözlerimiz anlaşıyor.
Anlıyorum durumu,
yanlışlığı.
yanlışlığı.
Ağzını burnunu kırıyorum orada herifin.
2 kişi daha geliyor, kurtuluyoruz onlardan.
Başımız dik çıkarken gökdelenden,
bana tam çözemediğim konunun aslının:
Senin üstdüzey çalıştığın şirketin,
Ne kadar dünya üzerinde kirli işlere bulaştığını,
Kaç masum çocuğun ölümüne sebep olduğunu,
türlü türlü insanlık dışı kapitalist uygulamalarının canını sıktığını
anlatıyorsun.
Bu kötü gidişe bir 'dur' demek istediğini,
bu çirkinliği çözdüğünü
ve onlar için tehlikeli bir çalışan olduğun için;
Senin özgürlüğünü elinden aldıklarını anlatıyorsun.
'Dünyada tüm çocuklar mutlu olsun, onlar daha bebek.' diyorsun.
Mutlusun artık.
Gülüyorsun yüzüme.
Kapıdan çıkıyoruz.
Gözlerimizi ışık alıyor.
Yürüyoruz.
Ve uyanıyorum.
Kızılçullu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder